İşte Erzincan iddianamesi

Cevapla
Kullanıcı avatarı
Misafir

İşte Erzincan iddianamesi

Mesaj gönderen Misafir »

Aşağıda iddianameden bazı bölümler aktarılmıştır, tamamı için linkteki dosyayı indirebilirsiniz.

http://ul.to/yi78iz

İRTİCA YLA MÜCADELE EYLEM PLANININ ERZİNCAN İLİNDE UYGULANMAK İSTENMESİNİN NEDENLERİ
1-) Erzincan'da hem alevi ve hem de sünni vatandaşlarımızın yoğun olarak bulunması, diğer taraftan hem Kürt ve hem de Türk kökenli vatandaşlarımızın oturması nedeniyle kötü niyetli kişilerce bu durumun suistimal edilmesinin kolay olduğunun düşünülmesi
2-) Şüpheliler Saldıray BERK'in S.Ordu Komutanı olarak elindeki tüm yetkileri mensubu bulunduğu terör örgütünün illegal amaçları doğrultusunda kullanmaktan çekinmemesi, bilakis bu konuda diğer şüphelilerin mevki olarak üzerinde bulunması durumunu da kullanarak onlar üzerinde etkinlik sağlaması,
3-) Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı ilhan CİHANER mensubu bulunduğu örgütün illegal amaçlan doğrultusunda yaptığı faaliyetlerde yol gösterme ve hukuki koruma sağlayacak konumda bulunması, Erzincan'ın farklı etnik kimlikleri barındıran yapısından yararlanılarak huzursuzluklar çıkartılması ve dolayısıyla buradan başlatılacak olayların tüm ülke çapına yayılmasının mümkün görünmesi,
4-) Erzincan'da gerek önceki İl Jandarma Komutanı Recep GENÇOGLU ve gerekse halen görevde bulunan İl Jandarma Komutanı Ali TAPAN'ın elinde bulundurduğu kolluk gücünü örgütün amaçlan doğrultusunda kullanmaktan çekinmemeleri, örneğin jandarma tarafından Erzincan'da yapılan İsmailağa ve Gülen grubuna yönelik soruşturmalar öncesi bu gruplarla ilgili mahkemeden önleme dinlemesi talep edilirken, bu grup mensubu olduğu iddia olunan kişiler hakkında suç olarak silahlı terör örgütleri arasında olduğu bu şüphelilerce bilinen "H1ZBULLAH" ve "IBDA/C" terör örgütlerinin isimlerinin belirtilmesi, böylece bu silahlı terör örgütlerinin isimlerinin kullanılması halinde telefon dinleme kararlarının...rahatlıkla alınabileceğini sahip oldukları mesleki birikim sayesinde gayet iyi bilen şüphelilerin yetkilerini örgütün amacı doğrultusunda bu şekilde kullanmaları,
5-) Tutuklu MİT Müdürü Şinasi DEMİR basta olmak üzere, diğer tutuklu MİT mensuplarının devletin ve yasaların kendilerine verdiği ülke çapında ve özellikle yabancı ülkelere yönelik istihbarat toplama ve değerlendirme yetkilerini kötüye kullanmaktan çekinmeyerek bu anlamda kullanmakta oldukları bir haber elemanına illegal olarak, kişi/cemaat hakkında bilgi-belge getirmesi talimatı verdikleri, bu elemanla ilk ilişkiye girerken elemanın PKK konusunda yardımcı olmak istemesine rağmen sonraki süreçte haber elemanını cemaat ve tarikatlar konusuna sevk ettikleri, bu konularda elemandan illegal olarak birçok bilgi ve belgeyi temin ettikleri, bu bilgi-belge nedeniyle bir yüzbaşının ordudan atılmasını sağladıkları tespit edilmiştir.
Tüm bu açıklamalar sonucunda, Dursun Çiçek tarafından imzalandığı anlaşılan "irticayla mücadele eylem planı" isimli belgenin, Ergenekon silahlı terör örgütüne bağlı olarak meydana getirilen, içinde ordu komutanı, il Cumhuriyet Başsavcısı, il jandarma komutanı, jandarma istihbarat görevlileri, Mit il müdürü ve Mit çalışanları ile gerekli lojistik desteği sağlayabilecek sivil kişilerin yer aldığı oluşum tarafından Erzincan'da faaliyete geçirilebilmesinin mümkün olabileceği ve şüphelilerin meydana getirdikleri bu oluşumun bu zemini kullanmayı amaçladıkları görülmektedir.
YETKİ VE GÖREVE İLİŞKİN DEĞERLENDİRME:
Bu bölümde Cumhuriyet Başsavcısı olan şüpheli İlhan Cihaner ile muvazzaf asker olan şüphelilere ilişkin soruşturma ve kovuşturmanın yöntemi ile ilgili değerlendirme yapılacaktır.
1- Şüpheli ilhan Cihaner Hakkında Soruşturma ve Kovuşturmaya Yetkili Makama ilişkin Olarak;
Şüpheli İlhan Cihaner Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı olarak görev yapmakta olup suç tarihi itibarıyla birinci sınıfa ayrılmıştır.
Yürürlükte bulunan mevzuat hükümlerine göre hakim ve C.savcılarının isledikleri iddia edilen suçlara ilişkin soruşturma yöntemleri aşağıda gösterildiği gibidir.
1-) 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanununun 82-92. maddelerinde düzenlenen görev suçları:
Bu maddelere göre görev suçu isleyen hakim ve C.savcıları hakkındaki soruşturma ancak Adalet bakanının izniyle yapılmaktadır. Adalet müfettişi veya hakkında soruşturulan kimiden daha kıdemli hakim veya savcı eliyle yapılan -soruşturma sonucunda kovuşturma yapılması gerekli görülürse yine Adalet Bakanının izniyle, hakkında soruşturma yürütülen hakim veya C. savcısının görev yaptığı ağır ceza mahkemesine en yakın ağır ceza mahkemesi tarafından son soruşturmanın açılması veya açılmaması kararı verilecektir. En yakın yer ağır ceza mahkemesi tarafından iddianame yerine geçen son soruşturmanın açılması kararı verilmesi halinde yargılama "birinci sınıfa ayrılmış hakim veya C.Savcıları ile ağır ceza mahkemesi heyetine dahil olanlar" hakkında Yargı tayın ilgili ceza dairesinde yapılacaktır. Bunun dışındaki hakim ve savcılar hakkında ise yargılama, görev yaptıkları yer ağır ceza mahkemesinde görülecektir. Yani Yargıtay da yargılanacak olan hakim ve C. Savcıları, sadece görev suçu islemiş olan birinci sınıfa ayrılanlar ile ağır ceza mahkemesi heyetinde görev yapanlardır.
2-) 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanununun 93. maddesinde düzenlenen kişisel
suçlar:
Bu maddeye göre, hakim ve C. savcılarının isledikleri kişisel suçlar (birinci sınıfa ayrılmış olanlar dahil herhangi bir ayırım yapılmaksızın tüm hakin: savcılar) hakkında sorutturma, en yakın yer ağır ceza mahkemesi Cumhuriyet Başsavcısına aittir. Sorutturma sonunda dava açılması halinde ise yargılamayı da en yakın yer ağır ceza mahkemesi yapacaktır. Görüldüğü gibi hakim ve C. savcılarının imledikleri kişisel suçlar için herhangi bir izin sistemi getirilmediği gibi suça veya sıfata ilişkin olarak herhangi bir ayırım da yapılmamıştır.
3-) 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanununun 94. Maddelerinde düzenlenen ağır ceza mahkemesinin görev alanına giren suçüstü halleri:
Bu durumda soruşturma genel hükümlere göre yapılacaktır. Burada da herhangi bir izin sistemi getirilmediği gibi suça veya sıfata ilişkin olarak herhangi bir ayırım yapılmamıştır.
527J sayılı CMK'nun "tanımlar" ballıklı 2. Maddesinin j fıkrasında suçüstü haline dahil sayılan suçlar;
a-) İşlenmekte olan suç,
b-) Henüz islenmiş olan fiil ile fiilin islenmesinden hemen sonra kolluk, suçtan zarar gören veya bankası tarafından takip edilerek yakalanan kikinin islediği suç,
c-) Fiilin pek az önce imlendiğini gösteren eşya ve delille yakalanan kimsenin islediği suç olarak tanımlanmıştır.
Bu madde kapsamında suç imleyen hakim ve C. savcıları diğer kişilerden farklı bir
sorutturma yöntemine tabi tutulmamıştır. Bunun sonucu olarak herhangi bir görev sıfatı ve
unvanı bulunmayan kişiler hakkında hangi hükümler uygulanacaksa, ağır ceza mahkemesinin görev alanına giren suçüstü halinde suç işleyen hakim ve savcılar hakkında da soruşturma ona göre yapılacak, arama, gözaltına alma ve tutuklama gibi koruma tedbirleri genel hükümlere göre uygulanabilecektir.
4-) 5271 sayılı CMK'nun 250/1 maddesinde sayılan suçları isleyen hakim ve C. savcılarına ilişkin düzenlemeler:
CMK'nun "görev ve yargı çevresinin belirlenmesi" başlıklı 250. maddesinin J. fıkrası hükmüne göre;
a-) Örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen uyuşturucu imal veya ticareti suçları, b-)Haksız ekonomik çıkar sağlamak amacıyla kurulmuş bir örgütün faaliyeti çerçevesinde cebir ve tehdit uygulanarak işlenen suçlar,
c-) TCK'nun ikinci kitap dördüncü kısım 4, 5, 6 ve 7. Bölümde tanımlanan suçlar( TCK'nun 305, 318, 319, 323, 324, 325 ve 332. Maddeler hariç) Özel yetkili ağır ceza mahkemelerinde görülecektir.
CMK'nun 250. Maddenin 3. fıkrasında; "birinci fıkrada sayılan suçları isleyenler sıfat ve memuriyetleri ne olursa olsun bu kanunla görevlendirilmiş ağır ceza mahkemelerinde yargılanır. -Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay'ın yargılayacağı kişilere ilişkin hükümler ile askeri mahkemelerin görevlerine ilişkin hükümler saklıdır" denilmektedir.
"Soruşturma" başlıklı 251. maddesinin 1. fıkrasında ise: "250. Madde kapsamına giren suçlarda soruşturma, hakimler ve savcılar yüksek kurulunca bu suçları soruşturma ve kovuşturmasında görevlendirilen cumhuriyet savcılarınca bizzat yapılır. Bu suçlar görev sırasında veya görevden dolayı işlenmiş olsa bile cumhuriyet savcılarınca doğrudan soruşturma yapılır" hükmü bulunmaktadır.
Bu maddedeki açık anlatımdan yasa koyucunun CMK'nun 250. maddesinde sayılan ve yasa koyucu tarafından ağırlıkları nedeniyle özel bir yargılama usulü öngörülen suçlan işleyen kişinin sıfatı ve memuriyeti ne olursa olsun soruşturmanın özel yetkili C. Savcıları tarafından yapılacağı anlaşılmaktadır.
Nitekim, İzmir İlinde birinci sınıfa ayrılmış özel yetkili ağır ceza mahkemesi başkanı olarak görev yapan bir sanık hakkında kurulan suç örgütüne yardım etme ve maddi menfaat karşılığı bir tutukluyu tahliye etmek suretiyle irtikap suçunu (TCK'nun 250. Maddesi) işleme iddiasıyla, İzmir Özel Yetkili C.savcılığınca genel hükümlere göre doğaldan soruşturma yapılarak özel yetkili ağır ceza mahkemesine dava açılmış, açılan bu davada iddianameyi kabul eden İzmir özel yetkili 8. Ağır Ceza Mahkemesi sanığın birinci sınıfa ayrılmış olması ve imlenen irtikap suçunun görev suçu olması nedeniyle dosyayı görevsizlik kararıyla Yargıtay 5. Ceza Dairesine göndermiştir. Yargıtay 5, Ceza Dairesi de yapılan tüm bu işlemlerde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığını açıkça vurgulamıştır. Yargıtay 5. Ceza Dairesinin 05.06.2009 tarihli ve 2009/1 -MD-5 sayılı kararında;
"CMK. mad. 250, görev ve yargı çevresinin belirlenmesi baslığı altında özel yetkili Ağır Ceza Mahkemeleri ve C.Başsavcılıklarının ne tür davalara bakacağını düzenlemiştir. Buna göre CMK. m d. 250/1 b'de "haksız ekonomik çıkar sağlamak amacıyla kurulmuş bir örgütün faaliyeti çerçevesinde cebir ve tehdit uygulanarak islenen suçlara bakacağı yazılıdır. Deliller bölümünde yazılı olduğu üzere İzmir C.Başsavcılığının CMK. md. 250-251 göre özel yetkili C.Başsavcı vekilliğince, ihbar, iddia ve isnatların bu madde kapsamında kaldığı gerekçesiyle soruşturma yürütülmüş.ve sonuçta CMK. 250'ye göre yetkili İzmir 8. Ağır Ceza Mahkemesinin görevsizlik kararı ile dosya dairemize gönderilmiştir. Mahkeme bu aşamada iddianameyi kabul ederek, görevli ve yetkili olduğunu benimsemiş, daha sonrada sanıklardan Asım Korkut'un 1. sınıf hakim olduğu ve Yargıtay'da yargılanması gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiştir. Soruşturmanın niteliği, koruma tedbirlerinin mahiyeti göz önüne alındığında CMK. md. 251/1'e göre yapılan soruşturma ve koruma tedbirleri talepli yazılar üzerine ilgili mahkemece verilen kararlarda usul ve yasalara bir aykırılık yoktur" denilmiştir. Yargıtay 5. Ceza Dairesi, ilk derece mahkemesi olarak yaptığı bu yargılama sonunda birinci sınıfa ayrılmış hakim olan sanığı, suç vasfını değiştirerek rüşvete teşebbüs suçundan mahkum etmiş ve hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar vermiştir. Bu karara karşı yapılan itirazı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesi de itirazı reddederek yapılan işlemler ve takip edilen yöntemlerde isabetsizlik bulunmadığını teyid etmiştir.
Burada CMK'nun 250/3 maddesinde yer alan "Yargıtay'ın yargılayacağı" kişilerin kapsamının belirlenmesine ihtiyaç bulunmaktadır. Bilindiği gibi, gerek 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi gereğince yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK, gerekse 5271 sayılı CMK'nunda Yargıtay temyiz mercii olarak düzenlenmiştir. Ancak bazı istisnai hallerde belirli görevlerde bulunan kişilerin taşıdıkları sıfatları nedeniyle bazı suçlarına ilişkin yargılamanın Yargıtay da ilk derece mahkemesi olarak yapılması öngörülmüştür. Bu durumda Yargıtay'ın işlenen suçlara bakmakla görevli olan Dairesi ilk derece mahkemesi sıfatıyla yargılamayı yaptığında, verilecek kararı temyiz mercii olarak Yargıtay Ceza Genel Kurulu inceleyecektir.
Bunun da istisnası olarak Yargıtay Kanununun 46. maddesi gereğince Yargıtay Üyelerinin kişisel suçlarına ilk derece mahkemesi olarak Yargıtay Ceza Genel Kumlu bakmaktadır.
4483 sayılı Memur ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkındaki Kanunun 13. Maddesine göre; Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri, TBMM Genel Sekreteri, müsteşarlar ve valilerin işledikleri görev suçlarında yargılama Yargıtay'ın ilgili ceza dairesinde yapılacaktır. Görüldüğü gibi sayılan .kişilerin işlediği görev suçlarının yargılamasını, Yargıtay ilgili ceza dairesi ilk derece mahkemesi olarak yapacaktır. Sayılan kişilerin kişisel suçlarında ise genel hükümler uygulanacaktır. Örneğin valiler hakkında CMK'nun 161/5 maddesi gereğince en yakın il C.Başsavcısınca genel hükümlere göre soruşturma yapılacaktır.
Bu bölümde yapılan tüm açıklamalardan anlaşılacağı gibi; tüm hakim ve C. savcılarının işledikleri bütün suçlara ilişkin (ilk derece mahkemesi olarak) yargılama görevi Yargıtay'a ait değildir. Sadece birinci sınıfa ayrılmış veya ağır'ceza mahkemesi heyetine dahil olan hakim ve savcıların işledikleri görev suçlan ilk derece mahkemesi olarak Yargıtay da görülebilir. Bu nedenle CMK'nun 250/3 maddesinde geçen "Yargıtay'ın yargılayacağı kişiler" arasında
1-) Birinci sınıfa ayrılmamış ve ağır ceza mahkemesi heyetinde yer almayan görev suçu islemiş hakim ve savcılar,
2-) Suç türü ayırımı olmaksızın kişisel suç işleyen (bütün) hakim ve C. savcıları, Bulunmamaktadır.
Nitekim Yargıtay Ceza Genel Kurulu 11.12.2007 tarih ve 2007/222 esas-273 sayılı kararıyla, birinci sınıfa ayrılmış C.savcısı olan sanığın, gece vakti sarhoş olarak iki kimiyle birlikte adliyeye gelerek içeriye girmek istemesi ancak gece bekçisinin sokmaması nedeniyle adliyeye girememesi üzerine hâkim ve Cumhuriyet savcılarına sinkaflı küfürler edip adliyenin giriş kapısı tarafındaki ana caddeye bakan bahçesine aleni olarak küçük tuvaletini yapması eylemini kişisel suç olarak kabul edip, Yargıtay 9. Ceza Dairesinin kararını isabetli bulup, yargılamanın Yargıtay Dairesinde değil en yakın yer ağır ceza mahkemesinde yapılması gerektiğini hükme bağlamıştır.
Şüpheli İlhan Cihaner'e atılı bulunan silahlı terör örgütüne üye olma suçuTCK'nun 314/2 maddesinde düzenlenmiş bulunan ve cezası 5 yıldan 10 yıla kadar olan bir terör sucudur. Silahlı terör örgütüne üye olma suçu, görevle hiçbir şekilde bağdaşmayan, ilişkili olmayan ve görev nedeniyle işlenemeyecek olan "mütemadi" bir suçtur. Bu suçun niteliği ve temadi eden yapısı nedeniyle, temadinin bir kısmının mesai saatlerine yani görevli olunan zamana tesadüf etmesi de bu suçu görev suçu haline getirmeyecektir. Bunun yanında silahlı terör örgütüne üye olan bir hakim veya C. savcısının, örgüte üye olma suçu dışında örgütün faaliyetleri kapsamında ve amaçlan doğrultusunda, görevinin kendisine verdiği yetkileri ve avantajları kullanarak işlediği bir takım suçların görev suçu olması mümkündür. Ancak sahip olunan resmi sıfattan ve görevden kaynaklanan yetkilerin örgütün amaçları doğrultusunda kullanılmış olması silahlı terör örgütüne üye olma suçunu görev suçu haline dönüştürmeyecektir.
Bu nedenlerle birinci sınıfa ayrılmış C.Başsavcısı olan şüpheli İlhan Cihaner'in işlemiş olduğu silahlı terör örgütüne üye olma suçu tamamen kişisel bir suçtur.
Ayrıca 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun 4/a maddesinde sayılan suçlar arasında yer alması nedeniyle şüphelinin işlediği evrakta sahtecilik ve tehdit suçu da bu kanunun 9. maddesi gereğince CMK'nun 250. maddesi kapsamındadır.
Eğer şüpheli CMK'nun 250. maddesi kapsamında bir görev suçu işlemiş olsaydı (örneğin CMK'nun 250/1-b maddesi kapsamında haksız ekonomik çıkar sağlamak amacıyla kurulan* örgüte üye olan bir savcının yer aldığı ihale komisyonunda tehdit ile ihaleye katılan kişilerin ihaleden çekilmesini sağlaması) o takdirde birinci sınıfa ayrılmış C.savcısı olması nedeniyle "yargıtay'ın yargılayacağı" kişilerden olacaktı.
Bir başka açıdan da; şüphelinin işlemiş olduğu silahlı terör örgütüne üye olma suçunun mütemadi bir suç olması, örgütten çekilme, teslim olma veya yakalanma gibi fiili bir nedenle yada iddianame düzenlenmesi gibi hukuki bir nedenle temadinin kesilmesine kadar suçun devam etmesi, suç tarihinin Yargıtayımızın yerleşmiş bir çok kararında da açıklandığı üzere hukuki veya fiili kesintinin oluştuğu tarih olması göz önüne alındığında; gözaltına alındığı ana kadar silahlı terör örgütüne üye olmayı sürdüren dolayısıyla da yakalandığı anda örgüte üye olma suçunu işlemiş bulunan sanığın yakalanmasının, CMK'nun 2/j-l maddesindeki "işlenmekte olan suç" kapsamında kaldığı anlaşılmaktadır.
Yargıtay 5 ve 6. Ceza Dairelerinin kararlarıyla da desteklenen tüm bu değerlendirmelerimizin sonucu olarak, şüpheli İlhan Cihaner hakkında 5271 sayılı CMK'nun 251/1. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak, doğrudan genel hükümlere göre soruşturma yapılmış, soruşturma evresi sonunda toplanan delillerin suçların işlendiği hususunda yeterli şüpheyi oluşturduğu kabul edilmiş ve iddianame, aynı Kanunun 250. maddesinin 3. Fıkrasının 1. cümlesi uyarınca Erzurum özel yetkili ağır ceza mahkemesine hitaben düzenlenmiştir.
II - Şüpheliler Arasında Bulunan Muvazzaf Askerlere ilişkin Açıklamalar:
Türk Ceza Kanununun 314. maddesinde yer alan suçu işlediği ileri sürülen asker kişiler hakkında adli yargı tarafından yapılacak soruşturma hususunda hukuki düzenleme şöyledir.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 145. Maddesinde: "Askeri yargı, askeri mahkemeler
ve disiplin mahkemeleri tarafından yürütülür. Bu mahkemeler, asker kişilerin; askeri olan suçları ile bunların asker aleyhine veya askeri mahallerde yahut askerlik hizmet ve görevleri ile ilgili olarak suçlara ait davalara bakmakla görevlidirler"
353 sayılı Askeri Mahkemelerin Kurulusu ve Yargılama Usulü Kanununun 9. Maddesi; "Askeri mahkemeler kanunlarda aksi yazılı olmadıkça, asker kişilerin askeri olan suçlan ile bunların asker kişiler aleyhine veya askeri mahallerde yahut askerlik hizmet ve görevleri ile ilgili olarak isledikleri suçlara ait davalara bakmakla görevlidirler"
Yine müşterek suçlar başlıklı 12. maddesinde de; "Askeri mahkemelere ve adliye mahkemelerine tabi kişiler tarafından bir suçun müştereken islenmesi halinde eğer suç Askeri Ceza Kanununda yazılı bir suç ise sanıkların yargılanmaları askeri mahkemelere; eğer suç Askeri Ceza Kanununda yazılı olmayan bir suç ise adliye mahkemelerine aittir" hükmü yer almaktadır.
Ceza Muhakemesi Kanununun 250. maddesinin son fıkrasının Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmesinden sonra madde hükmü, "Birinci fıkrada belirtilen suçları isleyenler sıfat ve memuriyetleri ne olursa olsun bu Kanunla görevlendirilmiş Ağır Ceza Mahkemelerinde yargılanır. Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay'ın yargılayacağı kişilere ilişkin hükümler ile askeri mahkemelerin görevlerine ilişkin hükümler saklıdır" seklinde kalmıştır.
Açıklanan tüm bu mevzuat çerçevesinde; TCK'nun 314. maddesinde silahlı örgüt kurmak veya yönetmek ile belirtilen örgüte üye olmak suçu, Askeri Ceza Kanunu'nda askeri suç olarak düzenlenmemiş ve hiçbir şekilde askeri suça dönüştürülmemiştir. Bir suçun askeri mahkemenin görev alanına girebilmesi için asker kişilerin askeri olan suçlarıyla bunların asker kişiler aleyhine veya askeri mahallerde yahut askerlik hizmet ve görevleri ile ilgili olarak isledikleri suçlardan olması gerekmektedir.
Anayasa'nın 145. maddesinde ve 353 sayılı Kanunun 9'uncu maddesinde gösterilen haller dışında, asker soruşturması ve kovuşturmasının adli yargıda görülüp yapılacağı kuşkusuzdur. Yine 353 sayılı Kanunun 12. maddesindeki, "Askeri mahkemelere ve adliye mahkemelerine tabi tarafından bir suçun müştereken işlenmesi halinde eğer suç Askeri Ceza Kanununda yazılı bir suç ise sanıkların yargılanmaları askeri mahkemelere; eğer suç Askeri Ceza Kanununda yazılı olmayan bir suç ise adliye mahkemelerine aittir" hükmünden de açıkça anlaşılacağı üzere, bu suç Askeri Ceza Kanununda yazılı değildir ve yargılama yeri adli yargıdır.
Sonuç olarak; askeri suç olmayan, asker kişilere karsı işlenmeyen ve askerlik hizmet ve görevleriyle ilgili olması düşünülemeyen davaya konu Türk Ceza Kanununun 314. maddesi kapsamındaki silahlı örgüt kurmak veya yönetmek veya bu şekilde kurulmuş bir örgüte üye olma suçlarının kim tarafından işlenirse işlensin açıkça adli yargının görev alanındaki suçlardan olduğu anlaşılmaktadır.
SORUŞTURMANIN GELİŞİMİ VE ELDE EDİLEN DELİLLER
Erzincan ili merkeze bağlı Çatalarmut baraj gölünde 27.10.2009 günü bir ihbar üzerine 13 'adet el bombası, çeşitli çap ve nitelikte 350 civarında merminin bulunması üzerine Cumhuriyet Başsavcılığımızca gerekli soruşturmalara başlanmıştır(Klasör l sayfa 1-197)
27 Ekim 2009 günü Cumhuriyet Başsavcılığımızca Erzincan Çatalarmut barajına bulunan mühimmatlar konusunda basta İl Jandarma alay Komutanı şüpheli Ali TAPAN olmak üzere, şüpheliler Ersin ERGUT, Orhan ESİRGER ve Nedim ERSAN'ın birlikte komplo kurup plan yaptıkları, bu plan dahilinde bulunan mühimmatları Erzincan Emniyeti ile sun'i olarak irtibatlandırmaya çalıştıkları, bunun için de yalancı tanık ayarlamaya çalıştıkları, bu kapsamda sözde tanık ile gizli bir şekilde şehir dışında görüşüp çeşitli .vaatler karşılığında ikna etmeye çalıştıkları ancak tanığın(Gizli Tanık X) komplonun bir aracı olmak istememesi nedeniyle kabul etmediği tespit edilmiştir. Hatta başta şüpheli Ali TAPAN olmak üzere adı geçen şüphelilerin, tanığı gerçeğe aykırı anlatımlarda bulunması konusunda tanıklık yapması için iknaya çalışırken, bu olaydan Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı olan şüpheli ilhan CİHANER'ih de haberinin olduğu, hukuki korumanın ve desteğin bizzat şüpheli Başsavcı tarafından yapılacağı vaad edilmiştir(K 5 S 246-247). Şüpheli Ali TAPAN Cumhuriyet Başsavcılığımızca alınan ifadesinde bu konu ile ilgili olarak tanık ile gizli bir yerde görüştüğünü, görüşme sonrasında da durumu şüpheli İlhan CIHANER'e arz ettiğini beyan etmiş ve böylece planladıkları komplonun içinde şüpheli İlhan CİHANER'in de bulunduğunu zımni olarak ikrar etmiştir(K 7 S 191-196).
Çatal armut barajı Erzincan İl Jandarma komutanlığı sorumluluk alanında bulunmaktadır. Gizli Tanık Göyne'nin beyanından da anlaşılacağı üzere, buraya balık tutmak için giden bir vatandasın yerlere saçılmış durumdaki mühimmatları görünce daha önceden tanıştığı bir polis memurunu cep telefonundan arayıp bildirmesi üzerine Erzincan TEM Müdürlüğü Cumhuriyet Başsavcılığımıza bilgi vermiştir(K I S 85). Mühimmatların jandarma sorumluluk alanı içinde bulunması, ihbarcının mühimmatları jandarma yerine emniyete ihbar etmesi, olayın emniyet tarafından Erzincan C.Başsavcılığına bildirilmesi yerine öncelikle CMK'nun 250.maddesi ile yetkili Erzurum Cumhuriyet Başsavcılığına bildirilmesinden dolayı Erzincan C.Başsavcısı şüpheli İlhan CİHANER tarafından emniyet hakkında "adli olayı geç bildirmek" nedeniyle soruşturma açılmıştır.
Şüpheli İlhan CİHANER tarafından Adli olayı geç bildirmek suçundan başlatılan soruşturma sürecinde, bulunan mühimmatların sanki emniyet tarafından oraya önce attırılıp sonra da ihbar ettirip bu mühimmatları bulduğu iddiası ortaya atılarak ve bu sun'i iddiayı ispatlamak amacıyla da yalancı tanık bulma çabalarına girişilmiştir (K 7 S 95-105, 110-111).
Şüphelilerce varılmak istenen illegal amacın da şu olduğu değerlendirilmiştir:
"Çatalarmut barajında bulunan ve el konulan mühimmatların Emniyet tarafından olaydan önce oraya koydurulup, bilahare de yine anlaşma ile mühimmatlar emniyet tarafından bulunmuş" gibi gerçeğe aykırı bir senaryo üretilerek, Ergenekon Terör Örgütü soruşturması ve kovuşturmasında adli kolluk görevinin ağırlıkla emniyet teşkilatı tarafından ifa edilmekte olması nedeniyle, İstanbul C.Başsavcılığınca yürütülen bu soruşturmayı zayıflatmak, ele geçen yas'al deliller hakkında kamuoyunda şüpheler yaratmak ve emniyet teşkilatına gözdağı vermek amacıyla hareket edildiği değerlendirilmiştir. Gerek İstanbul 13. Ağır Ceza mahkemesinde yargılanan gerekse İstanbul C.Başsavcılığınca yürütülen soruşturma kapsamındaki sanıkların, şüphelilerin ve avukatlarının basına yansıyan beyanlarında; çıkan mühimmatlarla bir ilgilerinin bulunmadığı, bulunan ve el konulan mühimmatların emniyet görevlilerince gömüldüğünü iddia etmeleri dikkate alındığında uygulanmaya çalışılan bu senaryonun vahameti daha iyi anlaşılacaktır. Bu illegal amacı gerçekleştirmek için şüpheliler var güçleriyle çalışma yapmışlardır. Şüpheliler ilhan CİHANER, Ali TAPAN, Ersin ERGUT ve Orhan ESİRGER'in birlikte hareket ederek yalancı tanık bulma ve sun'i olarak delil oluşturma şeklinde gelişen faaliyetleri tespit edilmiş, bu faaliyetlerin S.Ordu komutanı sıfatı taşıyan şüpheli Saldıray BERK'in himayesi ve koordinasyonunda gerçekleştirildiği değerlendirilmiştir(K 5 S 246-247, K 7 S 86-88, 191-197, 227-231, 205-207)
Cumhuriyet Başsavcılığımızca bulunup el konulan bu mühimmatlardan sonraki süreçte, Erzincan Merkeze bağlı Ekmekli Göletinde de çok sayıda dolu mermi bulunduğunun bildirilmesi üzerine Cumhuriyet Başsavcılığımızca bu olaya ilişkin evrak da dosyaya dahil edilmiştir(K l S 103-148).
Bulunan mühimmatların kim/kimler tarafından göle atıldığı ve bu mühimmatların Ergenekon Terör Örgütü ile irtibatları araştırılırken, Erzincan İl Jandarma Komutanlığı/İstihbarat Şube Müdürlüğünde Şube Müdürü, Şube Müdür Yardımcısı ile ASAF kısım amiri ile 11 Jandarma Komutanının Erzincan Emniyetine yönelik bir komplo kurmak için özel çalışma yürüttükleri, "gölde bulunan mühimmatların emniyet görevlilerince oraya attırıldığı yalanı" üzerine kurgulanmış bu komplonun fiili çalışmalarının yapıldığı, bu kapsamda bir kişinin "bu mühimmatları oraya emniyet artırmıştır, çünkü mühimmatlar bulunmadan önce emniyet görevlisi beni çağırarak "sana mühimmat verelim ve istediğimiz yere at, biz de sonra bir ihbar yaptırıp mühimmatları bulalım" teklifini yaptılar, ancak ben kabul etmedim" şeklinde Erzincan Başsavcısına ifade vermesi konusunda Tanık X 'e baskı yaptıkları, bu kişiye yalancı gizli tanıklık teklif ettikleri, karşılığında da bu kişiye 10.000.TL para ile çeşitli imkanları sunacakları vaadinde bulundukları tespit edilmiştir. Bu tespit işlemi, bizzat jandarma görevlileri Orhan Başçavuş, Ersin Üsteğmen ile II Jandarma Komutanı olan Ali TAPAN tarafından kandırılıp yalancı tanıklık konusunda ikna etmek istedikleri, Gizli tanık X 'in vicdan azabı duyarak Cumhuriyet Başsavcılığımıza ifade vermesi ile ortaya çıkmıştır (K 7 S 86-88, 82-83). Bunun üzerine Cumhuriyet Başsavcılığımızca Erzincan II Jandarma Komutanlığının adı geçen personeline yönelik operasyon yapılmış, bilahare Orhan Başçavuş, Ersin Üsteğmen ile İstihbarat- Şube Müdürü Nedim ERSAN tutuklanmış, İl Jandarma komutanı Ali TAPAN'IN şüpheli olarak ifadesi alınarak Adli Kontrol talebiyle mahkemeye sevk edilmiş, mahkemece şüpheli Ali TAPAN hakkında "yurtdışına çıkış yasağı" konulmuştur.
Şüpheli Orhan ESİRGER'in evinde yapılan aramada ele geçen ve 183 numara ile numaralandırılan princo marka CD içerisinde, yeni nesil ekran kartlarının daha verimli kullanılabilmesi için bilgisayara yüklenilen DirectX10 isimli programın kurulum dosyaları içerisine ve uzantıları değiştirilerek gizlenmiş dosyalar bulunmuştur . Bu dosyalar içinde:
l "EGE.dll" olarak isimlendirilen dosyanın gizlenme amacıyla kullanıcı tarafından uzantısının "*.dll" olarak değiştirildiği ve bu şekilde kullanılamaz halde olduğu, "*.dH" uzantılı dosyaların birçok program fonksiyonlarını yerine getirmesi için gereken ek dosyalan olduğundan normal kullanıcılar tarafından sistem dosyası olarak algılanabileceğinden fark edilemeyeceği, dosyanın gerçek uzantısının "*.rar" (sıkıştırılmış arşiv dosyası) olduğu, dosyanın normal kullanıcılar tarafından içeriğinin görülmesinin ancak uzantısının "*.rar" olarak değiştirildikten sonra mümkün olabileceği, bu şekilde dosyaların içerisindeki bilgilerin gizlendiği görülmüştür(K 5 S 38-119).
Bu dosyanın içeriğinin incelenmesinde "ABİLER ve ABLALAR. Xls" isimli exel dosyaları içinde Gülen cemaati mensupları olduğu belirtilen kişilerin ad soyad, baba adı doğum tarihi doğum yeri adresi telefon numaralarının yer aldığı fişleme tabloların bulunduğu(K 5 S 95-99),
ADRESLER, doç adlı word dosyası içerisinde; Nurcu/Fettullah GÜLEN Cemaatinin ışık evlerinin abiler ve ablalarına ilişkin 48 adet adres bilgilerine ilişkin fişleme tablosunun bulunduğu (K 5 S 93)
2- "OSAK. DJ" olarak isimlendirilen dosyanın gizlenme amacıyla kullanıcı tarafından
uzantısının "*.dll" olarak değiştirirliği ve bu şekilde kullanılamaz halde olduğu, "*.dll" uzantılı dosyaların birçok program fonksiyonlarını yerine getirmesi için gereken ek dosyalan olduğundan normal kullanıcılar tarafından sistem dosyası olarak algılanabileceği ve fark edilemeyeceği, dosyanın gerçek uzantısının "*.rar" (sıkıştırılmış arşiv dosyası) olduğu, dosyanın normal kullanıcılar tarafından içeriğinin görülmesinin ancak uzantısının "*.rar" olarak değiştirildikten sonra kullanılmasının mümkün olduğu ve bu şekilde dosyaların gizlendiği,
Dosyanın içeriğinin incelenmesinde; "3. Ordu Komutanı Org. Saldıray Berk ile ilgili değerlendirme, doç x" isimli dosyada aynen; "Erzincan ve civarındaki alevi köyleri özel olarak ilgilenmekte, bu köylerin ihtiyaçlarının giderilmesi için Ordunun imkanlarını kullanmaktadır. Yaptığı yardımlar nedeniyle alevi köyleri ve^ dedeler tarafından sevilmekte, dedeler tarafından kendisine takdir beratları verilmektedir" şeklinde bilgilerin bulunduğu,
3- "OCT 2006_XACT_x64.cab.rar" isimli arşiv dosyasının içeriğinde, "FG ÎLE
İRTİBATLI ESNAFLAR. Xls" excel dosyası içerisinde bazı ^esnaflara ait açık adres ve açık kimlik bilgilerinin yazılı olduğu fişleme tablonun bulunduğu (K 5 S 88-92)
"İRTİBATLI MEMURLAR. Xls" isimli Excel dosyası içerisinde Kamu personeli başlıklı ' TC no, ad soyad, baba adı, doğum tarihi ve telefon numaralan, çalıştığı yer ve adreslerinin bulunduğu fişleme tablosu çeşitli kamu personeline ait açık adres ve açık kimliklerinin yazılı fişleme tablosunun bulunduğu(K 5 S 79-80),
"OTLUKBELİ OKULLARINA KAYIT OLAN ÖĞRENCİLER. Xls" isimli Excel
dosyası içerisinde, çocukları Fetullah GÜLEN gurubuna ait okulda okuyan kayıtlı öğrenci
velilerinden Kamu Personeli olanların açık adresleri ve kimliklerinin bulunduğu.tfeirv fişleme tablosunun olduğu(K 5 S 72a-b),
"ÖĞRENCİ LİSTESİ. Xls" isimli Excel dosyası içerisinde Gülen .Cemaati ile irtibatlı olduğu belirtilen ve üniversitede okuyan öğrencilerin doğum yeri ve tarihi, baba adı, nüfusa kayıtlı olduğu yer bilgilerinin yazılı olduğu fitleme tablosunun bulunduğu(K 5 S 70),
"BİLGİ NOTU HASTANE.doc" isimli word dosyası içerisinde Erzincan Asker Hastanesine tedavi için gelen türbanlı ve boneli bayanların hangi askeri personelin yakınları olduğuna ilişkin fişleme tutanağının bulunduğu (K 5 S 85)
"İSMAİL AĞA CEMAAT ÜYELERİ.doc" isimli word dosyası içerisinde 109 adet cep telefonu numarası ile bu numaraların sahiplerinin TC no, ad soyad ve adreslerine ilişkin fişleme tablosunun bulunduğu(K 5 S 74-77), Tespit edilmiştir.
Bu süreçte MİT Erzincan Bölge Müdürünün de aralarında bulunduğu 3 MİT personelinin MİT haber elemanı olan bir kimiyi illegal amaçlar doğrultusunda (Dursun ÇİÇEK'e ait olduğu anlaşılan "ilticayla mücadele eylem planı"nı Erzincan'da hayata geçirmek için çalışma yürüttükleri) kullandığına dair şikayet alınması üzerine bu konuda da soruşturmaya başlanmıştır(K 7 S 53-56, 65). Bu tanığın(Gizli Tanık Erzincan) Erzincan'da MİT tarafından eleman olarak kullanıldığı, ilk önceleri sadece PKK ili ilgili bilgi getirmesini istedikleri, ilerleyen zaman içinde tutuklu MİT görevlilerince özellikle kamuoyunda Gülen Cemaati olarak adlandırılan gruba yönelik çalışma yapmasının istendiği, bu kişinin kalmakta olduğu evin Kurdoğlu Cemaati olarak bilinen gruba ait olduğunu söylemesine karsın Tanık Erzincan'ın evde Risaleyi Nur okuduklarını söylemesi üzerine, MİT görevlisi şüphelilerin kalınan bu evin Gülen Cemaati olarak adlandırılan gruba ait olarak algıladıkları, evde kaldığı diğer kişilerle ilgili bilgi edinmek için haber elemanı yaptıkları Tanık Erzincan'ı sıkıştırdıkları, Tanık Erzincan'ın evde birlikte kaldığı Yıldırım isminde bir kişinin askeri doktor yüzbaşı olduğunu söylediği, bunun üzerine Mit görevlilerince Doktor Yüzbaşı Yıldırım'ın Türk Silahlı Kuvvetlerinden ihracını temin için odasına silah vb. gibi suç eşyası koymak suretiyle komplo kurma yönünde girişimlerde bulunmaya başladıkları, elemandan Yıldırım'ın görev kimliğini çalmasını, odasını kontrol etmesini, odasına silah vs. koymasını istedikleri, ayrıca Yıldırım Yüzbaşının faaliyetleri hakkında detaylı bilgiler istedikleri, eleman vasıtasıyla Yüzbaşıya komplo kurmak, bilahare de Yüzbaşının ordudan ihraç edilmesini sağlamak amacı güttükleri anlaşılmıştır. Tanık Erzincan'ın beyanına delil mahiyetinde olan gizli tanığa Mit görevlilerince gizlice çektirilen Yüzbaşıya ait fotoğraf dosyada bulunmaktadır.(K 7 S 95-105, 110-111, K 2 S 223-251, 406-412, K 6 S 285, 312)
Erzincan MİT görevlilerinin kullanmakta oldukları elaman (gizli tanık Erzincan) kanalıyla, Dursun ÇİÇEK tarafından kaleme alınan İlticayla Mücadele Eylem Planım Erzincan'da uygulamaya koydukları, bu bağlamda Gülen Cemaatinin gerek evlerine ve gerekse diğer kurumlarına yasadışı bir şekilde ruhsatsız silah, uyuşturucu, içeriği suç unsuru taşıyan belge vs. koydurtmak istedikleri, elemanı bu yönde kullandıkları,, Gülen Grubuna ait olduğu söylenen Erzincan Otlukbeli Kolejine silah vs. gibi suç eşyası koydurtmak istedikleri, gizli tanık Erzincan'ın MİT görevlileri tarafından kötü emellerine alet edildiğini düşünüp, yaptığı işten vicdan azabı duyarak, girdiği bu işten kurtulmak istediği ve fakat bu sırada şüpheli MİT görevlilerinin Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan CİHANER'i araya koyduğu, Başsavcının eleman ile Fiat Doblo marka bir araç içinde şehir dışında görüştürüldüğü, bu görüşmede başsavcının elemana(Gizli Tanık Erzincan) MİT görevlileri için "ağabeylerin senden ne istiyorlarsa onu yap, yapmayıp şikayet edersen belki biz zarar görürüz ama seni ve aileni,de bitiririz, babanı öldürürüz, kardeşlerinin çalıştığı memuriyetleri sonlandırırız" diyerek tehdit ettiği(K 7 S 95-105, 110-111), gizli tanığın kendisine yapılan baskılardan bunaldığı, kendi ifadesi, Gizli Tanık. Taha, Gizli Tanık Kalem ifadesinden anlaşılmıştır(K 7 S 106-107, 108-109)
Gizli Tanık Erzincan'ın Cumhuriyet Başsavcılığımızca "gizli tanık" olarak ifadesinin alınmasından sonra MİT Bölge Müdürlüğünde çalışan bu şüphelilere yönelik operasyon düzenlenmiş ve 3 MİT personeli gözaltına alınmış, sevk edildikleri Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesi Üyeliğince tutuklanmışlardır.
MİT görevlilerinin uygulamaya koydukları İrticayla Mücadele Eylem Planının, aynı zamanda Erzincan II Jandarma Komutanlığı görevlilerince de uygulanmay çalışıldığı Gizli Tanık Munzur ve tanık Hazar beyanlarından da anlaşıldığından Şüpheli MİT personeli ile
Yıldırım ve kalmakta olduğu eve gelenlerle ilgili bilgi verdiğini, bir Pazar günü birlikte kaldığı Osman, Yıldırım ve Ersin ile birlikte Bayburt'ta Kurdoğlu cemaatine ait eve gittiklerini, oradayken Murat'ın kendisini arayarak kapı numarasını almasını istediğini, Bayburt'a gideceğini Murat'a söylemediğini ve nasıl haber aldığını bilmediğini, Bayburt kalesini gezdikleri esnada Osman ve Yıldırım'ın fotoğrafını çekmesini istediğini, kendisinin de fkisi yan yana dururken fotoğraflarını çektiğini ve Murat'a verdiğini, kapı nosunu almayı unuttuğunu söyleyince kendisine kızdığını ve böyle peylere dikkat etmesi gerektiğini söylediğini, bu olayları yaşadığında 2008 yılı olduğunu ve kurban bayramının yaklaşmış olduğunu, Kaldığı cemaatin kitap okuma programı için Diyarbakır'a gitmek için otobüse binmek üzereyken, Murat'ın arayıp şirketin ismini ve otobüsün plakasını sorduğunu, Diyarbakır'da da kendisini izleyenlerin olacağını, kendisini orada İbrahim abi isimli birisinin alacağını ve şahsın arabasının plakasını kendisine vermesine söylediğini, Diyarbakır'da kendisini karşılamaya kimse gelmeyince bir arkadaşını arayarak eşyalarını ablasının evine götürdüğünü, Diyarbakır'da kaldığı süre içinde de kaldığı evle ilgili bilgileri Murat'a aktardığını, kitap okuma programının olduğu zaman orada sohbetinde olduğunu ve bu sohbete eniştesiyle birlikte askeri doktor yüzbaşı ve askeri doktor binbaşı olan eniştesinin iki arkadaşının da geldiğini, o evde bir gün daha kaldıktan sonra memleketine döndüğünü, bayram geçtikten iki üç gün sonra Murat'ın kendisini arayarak acilen Erzincan'a dönmesini söylediğini, Erzincan'a döndüğünde hemen görüştüklerini ve
Murat'ın kendisine bir fotoğraf gösterdiğini ve tanıyıp tanımadığını sorduğunu, kendisinin tanıdığı halde tanımadığını söyleyince Murat'ın sinirlendiğini, kendisine hitaben dersi kimin yaptığını resimdekilerden birisinin yapıp yapmadığını sorduğunu, kendisinin de bunlardan birisinin yapmadığım uzman çavuş olarak bildiği Murat abi isimli şahsın yaptığını söylediğini, bu olayın üzerine kendisini birisiyle tanıttıracağını söyleyip Bayburt yolu üzerindeki bir restorana gittiklerini, restoranda Kerim isimli istihbaratçı gözlüklü kel birisiyle görüştüklerini, Murat'ın kendisini farklı insanlarla görüştürmesinden dolayı şüphelendiğini, Kerim'in kendisine Murat'ın gösterdiği binbaşı ve yüzbaşının resimleriyle birlikte 8 adet uzman çavuş ve astsubaylara ait resim gösterdiğini, isimlerini teker teker yazarak kendisine tanıyıp tanımadığını sorduğunu, resmini gördüğü İbrahim isimli astsubayın sohbette olduğunu söylediğini, Kerim'in binbaşı ve yüzbaşının da sohbet ettiklerini neden söylemediğini sorduğunu, kendisinin de sohbeti yapan kişinin Murat isimli şahsın yaptığını söylediğini, bunun üzerine Kerim'in sinirlendiğini ve bu bilgileri emniyetle ve diğer istihbaratla paylattıklarını söylediğini, kendisine 300 lira verip
makbuz imzalattığını, yüzbaşı ile binbaşının o sohbete katıldıklarını bildiklerini ama kendisinin ağzından duymak istediklerini, onların ordu içinde kalıp bütün bölücü faaliyetleri yapan kimiler olduğunu söyleyip sonra çıktığını, ardından Murat'ın kendisini bıraktığını ve birkaç gün daha Erzincan'da evdeki programa katılmasını istediğini, iki gün programa katıldıktan sonra tekrar buluştuklarını, buluşmaya Kerim ile Murat'ın birlikte geldiklerini, yine binbaşı ve yüzbaşıyı tanıyıp tanımadığını sorduklarını, yine tanımadığını söylediğini, aynı evde kaldığı Yıldırım'ın kimliğini almasını istediklerini, o gün üç defa görüştüklerini ve en son alamayacağını söylediğini, Kerim'in üzerinde 800 milyar yazan çeki göstererek istediklerini yapması halinde çeki kendisine vereceklerini söylediğini, beraber kaldığı Yıldırım'ın çantasına silah ve illegal oları kitap ve doküman koymasını istediklerini, kendisinin de çantasında zaten risalei nur var dediğini, bunun üzerine Kerim'in Yıldırım'ın üzerinde daha önce arama yaptıklarını ancak çantasının içinde
sadece bir tane risalei nur bulduklarını onun da suç olmadığını, bu kişi ile ba^a çıkabilmeleri için
çantasına veya odasına kendisine verecekleri silahı ve illegal belgeleri koymasını, ayrıca odasına kamera yerleştirmesini söylediklerini, bunları yapması için süre verdiklerini, ancak kendisinin bu işi yapamayacağım söylediğini, bunun üzerine kendisine devletin isteklerini yapamadığını, ancak yine de kendisiyle çalışmaya devam edeceklerini söylediklerini, bu olayların yalandığında 2009'un ilk günleri olduğunu, Sonraki dönemlerde Murat ile görüşmelerinin devam ettiğini, ancak Kerim'in görüşmeye gelmediğini, Murat'ın kendisine söylediklerinden korkup korkmadığını sorduğunu, kendisinin de söyledikleri ile yaptıklarının çeliştiğini söylediğini, kaldığı evde risalei nur okunduğunu ve siyasi konuların ve herhangi bir örgüte yönelik konuşmalar konuşulmadığını söylediğini, ertesi gün tekrar buluştuklarında Murat'ın kendisini biriyle tanıştıracağını söylediğini, arabaya binen kişinin 20 dakika zamanı olduğunu söylediğini, Murat'ın sahsa "savcım tanınabilirsiniz" dediğini, şahsın kendisine dönerek ismini Hüseyin olarak söylediğini, sonra kendisine mitçileri kastederek neden ahilerini dinlemediğini, neden dediklerini yapmadığını, ailesinin, eniştesinin, devlet memura olan kardeşlerinin olduğunu, yaptığı hatanın onların hayatına mal olabileceğini, "bu isin içerisine giren herkesin mezara kadar kendileriyle geleceğini, görüştüklerini kimsenin bilmemesi gerektiğini, cemaatteki gelişmelerin nasıl olduğunu, kaldığı yerde askerlerin olup olmadığını sorduğunu, bu cemaat içerisinde kalarak daha sonra bu cemaate öğretmenlik yapacağını ve kendilerine daha faydalı olacağını, mitçi ahilerinin kesinlikle kendilerini dinlemesi ve kendisine verilen paraları dikkatli harcaması gerektiğini, kendisini bir daha göremeyeceğini, bir isi olduğunda mitçi ahilerine söylemesini onların kendisine ileteceğini ve halledeceğini söylediğini, bu kişinin gözlüksüz ve kel olduğunu,
Yaz tatiline gitmeden önce Murat'ın kendisini merkez komutanlığındaki kişilerle tanıştıracağını söylediğini, belki kendilerinden çıkıp onlara geçeceğini, oranın reisinin Saldıray Berk olduğunu, önce küçük rütbeli kişilerle sonra da Saldıray'la tanıştıracaklarını, Gülen cemaati içerisinde kalıp ileriki zamanlarda üst makamlara geldiğinde çok önemli kişilerle tanıştıracaklarını bunlardan birisinin de Saldıray olduğunu, Murat ile görüşmelerinde merkez komutanlığı ve savcı kelimelerinin çok geçtiğini,
Yaz tatilinde memlekette olduğu sıralarda haberlerde "Erzincan'da cemaate darbe planı'1 seklinde haber sunulmaya bağlayınca, Erzincan Başsavcını ekranda görünce irkildiğini, ne olduğunu soran babasına basından geçen olayları anlattığını, arabada görüştüğü savcının ekranda gördüğü Erzincan Başsavcısı olduğunu, sonra babasına Erzincan'a gitmek istemediğini korktuğunu söylediğini, ancak babasının bir şey olmaz diyerek gönderdiğini, Kurdoğlu cemaati ve Gülen cemaati ile ilgili mitçilerin bilgi istemesinden dolayı kendisiyle uğraşacaklarını ve bu yüzden oralarda kalmak istemediğini, Murat ile görüştüklerinde Kurdoğlu cemaatine yerleşip yerleşmediğini sorduğunu, kendisinin de oradan ayrıldığını Fethullah Gülen cemaatinde görevlendirildiğini söylediğini,
Murat'ın kendisinden babası aracılığıyla Adıyaman milletvekili Mehmet Erdoğan'ın kardeşi olan emekli yarbay Cemal Erdoğan ile ilgili bilgi istediğini, ancak detaylı bilgi veremediğini, Murat'ın kendisine yarbay Cemal hakkında bilgi verdiğini, şahsın Ankara'da görev yaptığını ve Kurdoğlu cemaatine ait evde kaldığını, ayrıca ellerinde infaz listesi olduğunu ve bu listede yarbay Cemal ve askeri doktor yüzbaşı Yıldırım'ın da olduğunu söylediğini, bunun üzerine kendisinin yaz tatilinde Adıyaman'da iken milletvekilini aradığını, kendisini Mehmet Kara olarak tanıttığını ve şahısla görüşüp başından geçen her şeyi anlattığını, abisi Cemal Erdoğan'ın mitçilerin infaz listesinde olduğunu söylediğini, şahsın kendisine döner dönmez Adalet Bakanı ile görüşüp gerekeni yapacağını söylediğini,
Yaz tatili bitmiş okullar açılmış olmasına rağmen tedirgin olduğu için Erzincan'a dönmediğini, mitçi Murat'ın sürekli kendisini arayarak dönmesini istediğini, kendisinin ancak Ekim 2009 sonlarına doğru Erzincan'a dönebildiğini, Erzincan'a Diyarbakır üzerinden geldiğini, ablasına giderek Erzincan'da başından geçen olayları anlattığını, ablasının da astsubay olan eşine anlattığını, eniştesinin bu kişilerin ülkeye -zararlı kişiler olduğunu, kesinlikle bu kişilerle görüşmemesi gerektiğini, kendisine de zararının dokunabileceğini söyleyerek o gece Diyarbakır'da bulunan Kurdoğlu cemaatinin sorumlusu Ahmet Abi ile görüştürdüğünü,
Babasının bir tanıdığının kanalıyla Erzincan'da Tedaş'ın misafirhanesine yerleştiğini, bu zaman zarfında Mitçi Murat'ın tekrar aradığını, 2009'un ekim ayının sonlarında aradığında nerde olduğunu • sorduğunu, ancak Mitçilerin gerçek niyetlerini anladığı için tedaşta kaldığını söylemediğini, kendisinin de özel Otlukbeli ilköğretim okulunda olduğunu, buraya yerleştirdiklerini, o dönemde daha önceden tanıdığı Ali Rıza isimli şahsın referansı ile Otlukbeli kolejine gittiğini, ancak buradakilerin tayinin çıkmış olduğunu, okul müdürü Ahmet'in yanına girip kendisiyle görüştüğünü, Murat'ın kalacak yer ayarlamaya çalıştığı sıralarda Mitçi Murat'a gülen grubunda olduğunu ve orada ders vermeye başladığını söylediğini, Mitçi Murat'ın "gülen grubunun kolejine yerleşmişsin çok iyi burada özellikle muhasebeci ile aranı iyi tut. Buraya yardım eden esnafların listesini istiyoruz. Kimler ne kadar yardım ediyor bunu istiyoruz, 'zaten Otlukbeli kolejinde bize çalışan muhasebeci var. ismi I.'dir" dediğini, ayrıca öğrencilerin ve babalarının kimliklerini kendisinden istediğini, Mitçi Murat ile görüştükten sonra tekrar okul müdürü ile görüştüğünü ve sıkıntısı olduğunu söylediğini ve babından geçenleri anlattığını, kendisini okul müdürüne o zaman Memduh ismiyle tanıttığını, basından geçen olayları Ahmet ve Latif isimli kişilere anlattığını, bu kimilerin bu olayları basından duyduklarını söyleyerek çok şaşırdıklarını ve kendisine yardımcı olacaklarını söylediklerini, bu süre içerisinde Mitçi Murat ile görüştüğünde devamsızlıktan kalabileceğini söylediğini, Murat'ın fizik hocasıyla görüşerek hallettiğini, ama bu olaydan sonra sınıftaki arkadaşlarının kendisine olan bakış açılarının değiştiğini,
Ahmet ve Latif isimli kişilerle görüştükten sonra Murat'ın tekrar arayarak yeri
değiştirelim mi diye sorduğunu, bundan sonra verdiği e mail adresi ile haberleşeceklerini söylediğini, bu adreste taslak bölümünde yazı yazacağını ve o yazıya göre hareket edip,okuyup silmesini istediğini, kendisine vermiş olduğu e mail adresinin canErzincan_2009@mynet.com, şifresinin 112233 olduğunu, bundan sonra kendisiyle görüşmelerini bu e mail adresi üzerinden yapmaya başladıklarını, Murat telefonu çaldırdığında kendisinin gidip e maili kontrol ettiğini, sonra Murat'la buluştuklarını, yanında "Şahin" diye tanıştırdığı kel kafalı birisinin olduğunu, konuşmalarında mitçi Murat'ın bu kişiye "müdürüm" diye hitap ettiğini, Şahin isimli kişinin bu görüşmede Murat'a kızarak neden işlerini telefonla konuşarak hallettiklerini, bundan sonra kesinlikle telefonla konuşmak haberleşmek olmadığını, bütün haberleşmelerini msn üzerinden gerçekleştireceklerini şeklinde talimat verdiğini, Şahin'in kendisine hitaben kendileriyle görüştüğünü kimseye söyleyip söylemediğini veya babasına söyleyip söylemediğini sorduğunu, korktuğu için kimseye söylemedim dediğini, bunun üzerine "madem kimseye söylemedin Erzincan 'da cemaatte işler niye karıştı, bu konuda yemin eder misin" dediğini, kendisi de korktuğu için "yemin ederim, kimseye söylemedim" dediğini, jandarmadan emniyetten birileri yanına gelirse direk kendilerine telefon etmesini söylediklerini,
Onlardan ayrıldıktan sonra eve yürüdüğünü, 58 plakalı bir aracın yanına yaklaştığını,
ismini söyledikten sonra kapıyı açarak hemen bin dediklerini, arabadaki kişilerin kendisiyle konuşmak istediklerini ve doğruyu söylemesini istediklerini, kendisine kiminle çalıştığını, biraz önce görüştüğü kişilerin kim olduğunu sorduklarını, bunun üzerine görüştüğü kişilerin sivil polis arabası olduğunu söylediğini, bunun üzerine şahısların daha da kızarak onların İçendi arkadaşları olduğunu, jandarma istihbarattan olduklarını, kendisi tekrar Kurdoğlu cemaatine gönderseler gidip gitmeyeceğini sorduklarını, en küçük kız kardeşinden başlayarak tüm ailesini öldüreceklerini, kendisini tekrar arayacaklarını, o kişilerle görüşmemesini bundan sonra kendileriyle görüşeceğini, etrafına bakmadan direk evine gideceksin dediklerini, aracın içinde 4 kişi olduğunu, aracın içinde çantada uzun namlulu silah olduğunu, ayrıca öndeki kişinin silahını
çekerek mekanizmayı kurup beline koyduğunu,önde sağda oturan kişiyi dönüp kendisine kızdığı için yüzünü gördüğünü ve tanıyabileceğini, arabadan inip eve girdiğini, camdan plakayı almak için baktığında arabanın gitmiş olduğunu, bu sırada Murat'ı arayıp olayı anlattığını, ertesi gün buluştuklarını, Şahin'in de olduğunu, başından geçen olayı anlatınca Şahin'in bunu kesin cemaatteki polislerin yaptığını söylediğini ama kendisinin buna inanmadığını, zaman zaman kendisine jandarma istihbarattan, emniyet istihbarattan gelebilirler dediklerini, bu olayı da kendilerinin yaptığını düşündüğünü,
Ertesi gün Murat'ın tekrar aradığını ve buluştuklarını, kendisine Latif hocaya gidip anlattın mı diye sorduğunu, o esnada telefonunun çaldığını ve müdürüm ....

http://ul.to/yi78iz


En son Anonymous tarafından 01 Haz 2011 , Çrş 1:16 pm tarihinde darbelendi.
Cevapla

“Gündem Yorum” sayfasına dön

Kimler çevrimiçi

Bu forumu görüntüleyen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 2 misafir